
MİLYONLARCA YILIN TANIKLARI: FOSİLLER
Bir dinozor fosilinin önünde durduğunuzda ondan neler öğrenebileceğinizi hiç düşündünüz mü? Dahası, fosillerin karadan çok sulak alanlarda oluştuğunu ve bu yüzden çoğunun eski göl, nehir ya da deniz yataklarında bulunduğunu biliyor muydunuz? Milyonlarca yıl öncesinden bize yaşamın sırlarını taşıyan fosillerle ilgili en ilgi çekici detayları yazımızda listeledik.

“Fosil” kelimesi, Latincede “kazılmış” anlamına gelen “fossus” sözcüğünden türemiştir. Bu ad, fosillerin kaya, toprak ya da kehribar içinde korunmuş geçmiş yaşam kalıntıları olduğunu ifade eder. Çoğu zaman bu kalıntılar, bir organizmanın kemik veya kabuk gibi sert kısımlarından oluşur. Ancak nadir durumlarda yumuşak dokuların da fosilleştiği görülmüştür. Korunma biçimleri çeşitlilik gösterdiği için bilim insanları farklı fosil türleri tanımlar.

Çoğu fosil, bir bitki veya hayvanın yaşamını yitirdikten sonra hızla çamur, kum veya volkanik kül gibi tortularla kaplanıp gömülmesiyle oluşur. Yumuşak dokular genellikle ayrışır, sert kemikler veya kabuklar ise korunur; nadir durumlarda yumuşak dokular da taşlaşabilir. Zamanla üzerine biriken tortular kayaya dönüşür ve erozyonla açığa çıktığında milyonlarca yıl öncesinin canlıları taşların içinden bize görünür.

Fosiller, oluşum ve korunma biçimlerine göre çeşitlenir: Taşlaşmış fosiller minerallerin sert dokuları doldurmasıyla, baskı fosilleri kalıntı boşluklarını doldurmasıyla, kehribar fosilleri reçineye hapsolan canlılarla, iz fosilleri ayak izi veya dışkılarla, yumuşak doku fosilleri ise özel koşullarda deri ve organların korunmasıyla oluşur. Örneğin, 40.000 yıllık bebek mamut “Lyuba” buzda mükemmel korunmuş bir yumuşak doku fosilidir.

Peki, bir dinozor nasıl fosil olur? Dinozor öldüğünde etli kısımları çürür ama sert kemikleri gölün dibinde kalır. Üzerine tortu birikir ve bu tortular kemikleri korur. Zamanla yer altı suyundaki mineraller kemiklerin boşluklarını doldurur ve kemikler taşa dönüşür; buna permineralizasyon denir. Üstteki tortular sıkışıp kaya hâline gelir ve kemikler, erozyonla ortaya çıkana veya paleontologlar tarafından bulunana kadar kaya içinde saklanır.

Paleontologlar, geçmişte yaşamış hayvan, bitki, mantar, bakteri ve tek hücreli canlıların fosil ve kalıntılarını inceleyen bilim insanlarıdır. Fosillerin yaşını belirleyerek, geçmiş ekosistemler ve yaşamın dönüşümü hakkında bilgi edinirler.

Fosil bulmak; sıkı çalışma, şans ve doğru yerleri bilmenin birleşimidir! Çoğu fosil kısmen açığa çıkar ve laboratuvara götürülmeden önce tek tek veya blok hâlinde özenle çıkarılır. Arka plan araştırmaları, bilim insanlarının hangi tortul kayaçları kazacağını belirlemesine yardımcı olur; ancak birçok fosil, doğa yürüyüşçüleri, inşaat işçileri, madenciler veya çiftçiler tarafından tesadüfen de keşfedilebilir.

Çoğu fosil sahada yalnızca kısmen açığa çıkar. Tek tek veya blok hâlinde çıkarılır ve laboratuvara taşınmadan önce genellikle alçı kılıflarla korunur. Saha çalışması, fosillerin bulunduğu bağlamı korumak için haritalama, fotoğraflama, kayıt altına alma ve kaya örnekleri toplama gibi adımları içerir. Böylece kalıntıların nasıl ve ne zaman gömüldüğü, hangi ekosistemlerde yaşadığı ve aynı dönemde hangi bitki ve hayvanlarla bir arada bulunduğu anlaşılır.

Bir dinozorun ne zaman yaşadığını bilmek, onu biyolojik soyağacına yerleştirmemizi sağlar ve türlerin ne zaman ortaya çıkıp tükendiğini anlamamıza yardımcı olur. Fosillerin, mutlak tarihleme yöntemleriyle gerçek yaşları yıl olarak belirlenir; göreceli tarihleme yöntemleri ise hangi fosilin diğerinden daha eski veya genç olduğunu gösterir. Genellikle birkaç yöntem bir arada kullanılır ve sonuçlar titizlikle doğrulanır.
86 okunma